HDP MYK üyesi Av. Cengiz Çiçek, müvekkili Önder Apo’ya yönelik yaklaşımları iktidarın inşa etmek istediği yeni rejimin kodları üzerinden ele almak gerektiğini belirterek, “Her zamankinden daha yaratıcı ve cesur olmak zorundayız” dedi.
HDP Merkez Yürütme Kurulu üyesi avukat Cengiz Çiçek, Önder Apo’nun Mehmet Öcalan ile yaptığı telefon görüşmesini değerlendirdi.
Telefon görüşmesine “izin” veren aklın amacının “Bakın, hayatına dair endişe edecek bir durum yok” demeye getirdiğine dikkat çekti.
Ama hukuki, ahlaki ve politik olarak kendisini dayatan hakların tesisi ve fiziksel özgürlük gerçeği karşısında mevcut durumun, sadece kabul edilemez değil tehlikeli bir hal de aldığını kaydetti.
Son olarak Garê, HDP kapatma davası, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme ve Gergerlioğlu’nun tutuklanması gibi bütün gelişmelere dikkat çekerek, “Meclis dahil demokratik siyasetin ve demokratik nizamın tümden tasfiyesi üzerinden 2023 model yeni rejim inşasının gözlerimizin önünde açıktan gerçekleştirildiğini gösteriyor.” dedi.
Yeni Türkçü rejimin inşasında, yüz yıl önceki ulus devlet inşasında olduğu gibi, Kürt halkının payına yine inkar ve soykırım düştüğünü belirtti.
Kürt halkının örgütlü mücadelesini tasfiye etmeden kendilerini kalıcılaştıramayacaklarının gördüklerini, bu nedenle mutlak tecrit politikasını, Türk ulus devletinin içinden geçtiği bu tarihsel ve özel duruma göre de değerlendirmek gerektiğini kaydetti.
Bu negatif durumun tersine, faşist rejim karşısında Kürt halkının kendi tarihinde görülmemiş büyüklükte bir toplumsal ittifak kurma zeminin de bir o kadar güçlendiğini hatırlattı.
“Önümüzdeki dönemin önceliklerinden birisi de Newroz’da açığa çıkan halk iradesini, bir politik güç olarak daha sürekli kılacak siyasal, toplumsal adımların neler olabileceğine yoğunlaşmak ve pratiğe geçirmek gibi görünüyor.” vurgusu yaptı.
Telefon görüşmesine izin verilmesinin bir sebebinin de ortaya çıkan toplumsal muhalefetin ve hareketliliğin toplumu ne kadar zorladığını gösterdiğini kaydetti.
“Görülmektedir ki faşizm baskısını artırdıkça karşısında Boğaziçi ve İstanbul Sözleşmesi eylemleri başta olmak üzere yurdun dört bir yanında yaygın eylemsellikler de gelişmektedir ve gelişecektir.” dedi.
İktidarın en büyük korkusunun, baş edemeyeceği, yönetemeyeceği toplumsal eylemler olduğunu hatırlattı.
Konuşmanın içeriğinde ise Önder Apo’nun uyarılarına dikkat çekti.
Geçmişte de Kürt meselesini kendi hegemonyasını inşa etmenin aracı haline getirmesi durumunda, AKP’nin büyük kaybedeceği ve buna izin vermeyeceği konusunda uyarıda bulunduğunu dile getirdi.
Abdullah Öcalan’ın yıllarca ilmek ilmek örmeye çalıştığı toplumsal barış mücadelesinin, faşizme karşı mücadeleyle; Kürt meselesinin çözümsüzlüğünün yoksulluk, ekolojik felaketler ve kadın katliamlarıyla ilişkisini daha güçlü kuran, bunun ortak programını ve pratik birlikteliğini daha etkili kılmaya çalışan bir siyasal hamleye ihtiyaç var.