Sanatçı Halil Dağ, yani Halil İbrahim Uysal sanatı ve PKK ideolojisini bünyesinde birleştiren bir isim olarak Kürt halkının hafızasına kazındı. Şahadet yıldönümünde portresini hazırladık.. izleyelim..
Kürdistan özgürlük hareketinin 70’li yılların ortalarında başlayan özgürlük mücadelesi, aynı zamanda eşsiz değerler yaratan kahraman şehitlerin büyük destansı direnişlerinin tarihidir.
Bu büyük destansı direnişin içinde sanatsal çalışmalarıyla büyük kültürel değerler yaratan kahraman gerillalar da vardı.
Adını Kürdistan dağlarına Dağların sinemacısı olarak yazdıran Halil Dağ da bu kahraman kültür gerillalarının en unutulmazlarından biridir.
Dağların sinamacısı Halil Dağ, 1 Nisan 2008 tarihinde Besta’da çıkan bir çatışmada üç arkadaşı ile birlikte şehitler kervanına katıldı.
1973 yılında Almanya’da dünyaya gelen asıl adı Halil Uysal olan Halil Dağ, 1995 yılında PKK gerillalarını anlatan bir belgesel film yapmak için Kürdistan dağlarına gitti.
Dağlara aşkla bağlanan Halil, kapitalist modernitenin merkezine dönmek yerine özgür dağları tercih etti.
Sonrasında özgürlük mücadelesi gerillası olarak hem gerilla yaşamını kaydetti, hem gerillayı anlatan filmler ve sanatsal makaleler kaleme aldı.
Ardında altı film, Kürdistan ve Kürt gerillasını anlatan çok sayıda makale ve eser bıraktı.
Halil Dağ, kendi kaleminden sinema yolculuğunu şöyle anlatıyor: 1994 yılında Avrupa’da kurulacak ilk Kürt televizyonu Med TV’nin kuruluş çalışmalarında yer aldım. 1995 yılının 1 Nisan günü Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile bir röportaj çalışması için bir Alman kameramanın yardımcısı olarak Orta Doğu’ya adım attım. Önder Apo ile yapılan ve benim ilk anlamlı çalışmam olan bu programdan sonra kalmaya ve daha ileri gitmeye karar verdim.
Halil Dağ, gerillada kalmaya karar verdikten sonra, bir gün bir film yapacağını hiçbir zaman düşünmediğini belirterek, o süreci günlüklerinde şöyle dile getiriyor: “Şayet dağa çıkmasaydım, gerilla olmasaydım, Kürt halkının delikanlı çocuklarıyla tanışmasaydım, onların yaşantılarına tanıklık etmeseydim yine film yapmazdım, yapamazdım.”
PKK gerillasına katıldıktan sonra Halil Dağ, uzun yıllar boyunca boynunda fotoğraf makinesi ve elinde kamerası ile Kürdistan Dağlarını adım adım dolaşmaya başladı.
Dağlardaki arkadaşlarım kadrajlarımın nesnesi olurken kalbimin de öznesi haline geldiler. Objektifin bir tarafından onlara bakarken diğer tarafında onlarla yaşadım. Bazen yabancı bazen de onlardan biri haline geldim.
Yiğit Kürdün filmini yapmak bana kalmıştı diyen Halil Dağ, Kürt sinemasının dağlarda aranması gerektiğini dile getirerek, bu düşüncesini ise şu sözlerle dile getiriyordu: “Eğer bir halk binlerce evladını dağlara gönderdiyse, o halkın sanatçıları, savaşçıları gibi yürümedikçe, o halkın kalbini yakalamadıkça, kendi halkının sinemasını yapamayacaktır…”